Ana Sayfa
Video
Galeri
♦♦►Haber
Bütün Gazeteler
Köşe Yazarları
Net Gazete
♦♦►Tarih
Prof.Dr.Ekrem Bugra Ekinci
Tarih Ansiklopedisi
Türk Âlemiyiz
♦♦►Sağlık-Yemek
Sağlık
Pratik Bilgiler
Hekimce.com
Bitkilerin FAYDALARI
♦♦►Dini
Sohbet
E-kitap
Duâlar
Ilahiler
İlahi dinle
Hikâyeler
Menkîbeler
Osman Ünlü
Silsile aliyye
HuzuraDogru.Tv
Sûreler Ve Dûalar
Internet Radyonuz
Kıyâmet Alâmetleri
Muhammed Aleyhisselamın Hayatı
=> Mübarek Nuru
=> Dünyaya Teşrifleri
=> Mübarek Emanet
=> Gençliği ve Evlenmesi
=> Biseti ve Daveti
=> İlk Müslümanlar
=> Habeşistana Hicret
=> Habeşistana İkinci Hicret
=> Hüzün Yılları
=> Miraç Mucizesi
=> Hicret
=> Medine-i Münevvere Devri
=> Bedir Gazası
=> Hazret-i Fatıma'nın Evlenmesi
=> Beni Nadir Yahudileri
=> Fatıma Binti Esed'in Vefatı
=> Reci Vakası
=> Beni Mustalik Gazası
=> Beni Kureyza Yahudileri
=> Hudeybiye Sulhnamesi
=> Davet Mektupları
=> Hayberin Fethi
=> Umret-ül Gaza Seferi
=> Mute Gazası
=> Mekke'nin Fethi
=> Huneyn Gazası
=> Tebük Seferi
=> Veda Haccı
=> Vefatı
=> Hilye-i Saadet
=> Âlemlerin Rahmeti
=> Bazı Mucizeleri
Esma-i Hüsnâ (Anlamlari)
Esma-i Hüsnâ (Faydalari)
Yazar Ömer Çetin Engin
♦♦►Eğlence
Tavsiyeler
Kare Bulmaca
Serbest Yazılar
Enteresan Bilgiler
Biliyor Musunuz ??
Eğitici Oyunlar(Fransizca)
♦♦►Diğerleri
Sesli Tiyatro
İllerimiz
Sitemap
 

.

Tebük Seferi

 
  İslam hızla yayılıyor
  Ümit kalmadı bende
  Üzüntüden ağladılar
  Düğüne gider gibi
  Bir mucize daha
  Münafıkların suiskastı
 



İslam hızla yayılıyor

Peygamber efendimiz, geri dönüp Hayber’den,
Çeşitli devletlere mektuplar yazdı hemen.

Onları, elçilerle gönderip en nihayet,
O hükümdarları da, İslam’a etti davet.

O devletler içinde, önce Bahreyn ve Umman,
Melikleri, halkıyla birlikte etti iman.

Birçok kabilelerden heyetler de geldiler.
Resulün huzurunda hep iman eylediler.

Velhasıl İslamiyet hızla yayılıyordu.
İnsanlar, güruh güruh imana geliyordu.

Çevre kabilelerden Müslüman olanlara,
Muallim ve valiler gidiyordu o ara.

Müslüman olmak için, akın akın her yandan,
Medine’ye, heyetler geliyordu durmadan.

Peygamber-i zişânın huzurunda oturup,
Müslüman olurlardı insanlar grup grup.

Yine gelindiğinde o yıl Receb ayına,
O Server buyurdu ki sevgili Eshabına:

(Bugün vefat eyledi salih bir kardeşimiz.
Namazını kılalım kalkın şimdi hepimiz.)

Kendisi imam olup, kıldırdı namazını.
Sonra talep eyledi onun affolmasını.

Hakikaten birkaç gün geçmişti ki aradan,
Medine’ye, bir haber geldi Habeşistan’dan.

Böylece Habeşistan meliki Necaşi’nin,
Vefat eylediğini anladı herkes kesin.

Hicretin dokuzuncu yılında, İslamiyet,
Her yerde yayılarak, oldu büyük bir devlet.

Lakin bu büyümeyi istemeyen, kıskanan,
Bizans imparatoru var idi ki o zaman,

Bazıları giderek bu Bizans melikine,
Onu tahrik ettiler, İslam’ın aleyhine.

Dediler: (Peygamberlik davasında bulunan,
Bir kimse var ya hani, o vefat etti şu an.

Müslümanlar kıtlık ve yokluk içindedirler.
Onun vefatı ile, güçsüz ve zaiftirler.

Sen, onları dinine çevirmek istiyorsan,
Şimdi tam zamanıdır, geçirme fazla zaman.)

Herakliyus, onları dinleyip etkilendi.
Hemen kırkbin kişilik bir ordu tertib etti.

Kubad kumandasında çıkardı sonra yola.
Ki, gidip savaşsınlar, hemen Müslümanlarla.

Bunu haber alınca o Server-i kâinat,
Harp hazırlığı için, verdi hemen talimat.

Kuraklık olduğundan, o sene sahabiler,
Çoğu, maddi bakımdan darlık içindeydiler.

Sadece ticaretle uğraşan müminlerin,
Hali, diğerlerinden iyiceydi, velakin,

Sevgili Peygamberi, savaşa katılacak,
Erlerin teçhizatı düşündürürdü ancak.

Gerekli teçhizatın temini hususunda,
Harekete geçirdi Eshabını sonunda.

Her sahabi, elinde ne varsa getirdiler.
Peygamber-i zişâna varıp teslim ettiler.
 



Ümit kalmadı bende

Peygamber efendimiz, Tebük’e gidilirken,
Maddi yardım istedi o gün her sahabiden.

Ve şöyle buyurdu ki o zaman cümle halka:
(Herkes, iktidarınca getirsin bir sadaka.)

Resulullah, Eshabdan edince yardım talep,
Sahabe, bunun için seferber oldular hep.

Hazret-i Ömer der ki: (Bu hususta biz hatta,
Birbirlerimiz ile yarışırdık adeta.

O zamanlar tesadüf malım da çoktu benim.
Yarısını getirip, Resule teslim ettim.

Düşündüm ki: Ebu Bekr, hayırlı amellerde,
Hepimizden, her zaman bulunur hep ilerde.

Her ne kadar bu böyle olsa dahi ekseri,
Bu sefer belki onu, ben geçerim ileri.

Zira bütün malımın yarısını vermiştim.
Artık ben Ebu Bekri geçerim zannetmiştim.

Peygamber efendimiz sordu ki o an bana:
(Ne bıraktın ya Ömer evde çocuklarına?)

Dedim: (Ya Resulallah, bu kadar da evde var.)
Ben böyle söyleyince, bir şey buyurmadılar.

Az sonra Ebu Bekir, oraya geldi hemen.
Getirdiği malları teslim etti tamamen.

Allah’ın Peygamberi, ona sordu bu kere:
(Ya Eba Bekr, ne koydun peki evdekilere?)

Dedi ki: (Neyim varsa alıp geldim hepsini,
Koydum eve Allah ve Resulün sevgisini.)

Yani muhabbet varsa, Allah ve Resulüne,
İtibar edilir mi, dünya mal-ü mülküne?

O Server buyurdu ki ikimize bakarak:
(Cevabınız kadardır aranızda olan fark.)

Ve yine gayet iyi anladım ki o gün ben:
Onu, hiçbir hususta geçemem hakikaten.

Zira belki o zaman onu geçebilirdim.
O da olamayınca, kalmadı hiç ümidim.

Bütün Eshab-ı kiram, gücü yettiği kadar,
Mallarını vererek yardıma çalıştılar.

Velakin münafıklar, bunu çekemezlerdi.
(Sizin bu gayretiniz, gösteriştir) derlerdi.

Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Kim bugün,
Bir sadaka verirse Allah rızası için,

Verdiği o sadaka, yarın mahşer yerinde,
Şahitlik yapacaktır o kimsenin lehinde.)

Eshaba bu şekilde buyurunca o Server,
Daha fazla yardımda bulundu sahabiler.

En fazla yardım eden, hazret-i Osman oldu.
Onun yardımlarıyla donandı zira ordu.

Hatta su tulumları delinse bir ihtimal,
Çuvaldız almayı da etmedi yine ihmal.

O gün, üçte birini teçhiz edip askerin,
Takdirini kazandı, Sevgili Peygamberin.

Ve şöyle buyurdu ki hakkında Resulullah:
(Bundan sonra Osman’a, yazılmaz hiçbir günah.)



Üzüntüden ağladılar

Peygamber efendimiz, Tebük’e gidilirken,
Yardım talep etmişti Sahabe-i güzinden.

Hatta maddi durumu zayıf olanlar bile,
İştirak ediyordu gayet az mallar ile.

Mesela Sahabeden, fakir bir kimse vardı.
Bu cihad sevabını, o da çok arzulardı.

Lakin yoktu hiç malı getirip de verecek.
O gece, birisine su çekti sabaha dek.

Kazandığı bir miktar hurmayı, sabahleyin,
Getirip, duasını kazandı o Serverin.

Hatta Peygamberimiz, onun getirdiğine,
Kıymet verip, koydurdu malların en üstüne.

Kadınlar da bu yolda gayret gösteriyordu.
Herkes, kendine düşen ne ise yapıyordu.

Kıtlık öyle şiddetli idi ki o günlerde,
Hiç para ve mal yoktu, çoğu sahabilerde.

Lakin daha kötüsü, bu fakir sahabiler,
Sefere iştirakten, hepten mahrum idiler.

Gelip arz ettiler ki sonunda o Servere:
(Bir bineğimiz yok ki, katılalım sefere.)

Peygamber-i zişân da, buna üzülüyordu.
(Sizleri bindirecek bineğim yok) diyordu.

Yine Salim bin Umeyr ve başka sahabiler,
Sevgili Peygamberin huzuruna geldiler.

Dediler: (Bineğimiz yoktur hiçbirimizin.
Sefere katılmaktan, mahrumuz bunun için.)

Bu hali arz ederken onlar Resulullaha,
Hepsi de, üzüntüden başladı ağlamaya.

O an Resulullaha nazil oldu bir âyet.
Onları Hak teâlâ, takdir etti begayet.

Sonra hazret-i Osman bu hali haber aldı.
Ve onları, malıyla gazaya hazırladı.

Velhasıl sefer için bitmişti her hazırlık.
Mücahidler, sefere çıkabilirdi artık.

Seniyyet-ül veda’da, toplandı ordu o an.
Hemen hemen yok idi, orduya katılmayan.

Peygamber efendimiz, tam çıkarken sefere,
Şöyle bir tavsiyede bulundu gazilere:

(Yanınızda olursa yedek ayakkabınız,
Bu sefer müddetince olmaz pek sıkıntınız.)

Münafıkların başı Abdullah bin Übey de,
Şöyle moral bozucu laf ederdi her yerde:

(Onu ve Eshabını, hem ikişer ikişer,
İpler ile bağlanmış görürüm ey kişiler!)

O, moral bozmak için söylüyordu bunları.
Kimse dinlemiyordu ve lakin bu lafları.

Hatta bu kabil sözler, moral bozacak yerde,
Askerin cihad aşkı oluyordu ziyade.

Resulullah, sefere Seniyyet-ül veda’dan,
Başlarken, sancakları açtırdı tam o zaman.
 


Düğüne gider gibi

Peygamber efendimiz ve otuzbin mücahid,
Seniyyet-ül veda’dan yola çıktı o vakit.

Kumandan olarak da, ordu başında bizzat,
Bulunuyordu o gün, o Server-i kâinat.

Tam onbini süvari, otuzbin kişi vardı.
Hepsi de, o Resulün aşkı ile yanardı.

İslam sancaklarını, Resulullah bu kere,
Teslim etti Zübeyr’le, hazret-i Ebu Bekre.

Bu otuzbin kişilik muazzam ordu, o gün,
Çıktı yine sefere, emri ile Resulün.

O şanlı mücahidler, çok sıcak bir havada,
Neşe ve sürur ile yürürlerdi yollarda.

Zira Resulullahtı başlarında kumandan.
Hiçbir şey gözlerine görünmüyordu o an.

Madem ki başlarında, vardı Hakkın Habibi,
Sıkıntılar, onlara zevk verirdi tabii.

Peygamber efendimiz ve şanlı mücahidler,
Düğüne gider gibi, o yolları gittiler.

Velakin susuzluktan çoktu ızdırapları.
Bir sabah, boşalmıştı tamamen su kapları.

Öyle ki, susuzluktan cümle Eshab-ı kiram,
Ölecek vaziyete gelmişti herbiri tam.

Bu hali fırsat bilen o münafıklar ama,
Şöyle söylüyorlardı Sahabe-i kirama:

(Peygamber olsa idi hakikaten Muhammed,
Dua eder, bu yere yağardı yağmur elbet.)

Peygamber-i zişâna, onların sözlerini,
Söyleyince, kaldırdı mübarek ellerini.

Dedi ki: (Ya ilahi, susuzdur Eshab şu an.
Acıyıp, üstümüze bir yağmur eyle ihsan.)

Hava pek sıcak olup, hiç bulut yokken hatta,
Bir yağmur başladı ki, gök delindi adeta.

Peygamber efendimiz ve şanlı sahabiler,
Derhal sevinçlerinden, tekbirler getirdiler.

Ordu hareket edip, oradan ayrılınca,
Gördüler ki, o yağmur, orada var yalnızca.

Ve o münafıklara dediler ki o zaman:
(Gördünüz, haydi şimdi siz de olun Müslüman.)

Onlar ise cevaben dediler: (Bunda ne var?
Bir bulut geçiyorken, yağıp gitti, o kadar.)

Açlık da, son haddine gelmişti o vakitte.
Yemek için hiçbir şey yoktu bir mücahidde.

Bir hurmayı, iki er bölüşüp yiyorlardı.
Ve sefere, güçlükle devam ediyorlardı.

Cümle Eshab, aç susuz o yolları aştılar.
Büyük zorluklar ile, Tebük’e ulaştılar.

Ve Tebük kaynağına vardılar en nihayet.
Gördüler ki, azalmış kaynağın suyu gayet.

Peygamber efendimiz, bulundu bir duada.
Birden kaynağın suyu, çoğaldı o arada.

Ve otuzbin kişilik koca İslam ordusu,
İçti de, buna rağmen eksilmedi hiç o su.

Peygamber-i zişânın bir mucizesi ile,
O yerler, zümrüt gibi yeşillendi haliyle.
 


Bir mucize daha

Peygamber efendimiz ve şanlı mücahidler,
Zorlu bir yolculukla Tebük’e eriştiler.

Lakin karşılarında yoktu Bizans ordusu.
Zira korkularından kaçmışlardı doğrusu.

Nitekim evvelce de, rum ordusu Mute’de,
Uğramıştı çok büyük, ağır mağlubiyete.

Hem de üçbine karşı, yüzbin kişi idiler.
Şimdiyse Müslümanlar, otuzbin kişiydiler.

Hatta kumandanları, Sevgili Peygamberdi.
Uğrunda, seve seve can feda ederlerdi.

Eshabın geldiğini işitince o Rumlar,
Fena halde korkarak, ortadan kayboldular.

Resulullah, Eshabla ederek istişare,
Gitmediler Tebük’ten ileri başka yere.

O bölgede oturan bir kısım kabileler,
Resulullaha gelip, hep eman dilediler.

O Server, bekliyorken düşmanı oralarda,
Eshabiyle sohbetler eyledi o arada.

O mübarek kalbinden çıkan feyiz ve nurlar,
Sahabe-i kiramın kalbini doldurdular.

Bir gün buyurdular ki: (Kulların iyisini,
Bildireyim mi size, hem de şereflisini?)

Onlar (Bildir) deyince, buyurdu ki o zaman:
(Son nefesine kadar eğer ki bir Müslüman,

Hak yolda, hiç durmadan çalışırsa eğer ki,
İnsanların iyisi, o kuldur elbette ki.

Yine Kitabullahı okuyup da, kim ondan,
Hiç faydalanmıyorsa, odur en kötü insan.)

Şehidlik hakkında da buyurdu ki bir defa:
(Ben yemin ederim ki Allahü teâlâya,

Yarın mahşer yerine, şehid olan kimseler,
Kılıçları boynunda, kan akarak gelirler.

Ve nurdan minberlerde otururlar o günde.
İnsanlar gıbta eder onları gördüğünde.)

Velhasıl mücahidler, emri ile Resulün,
Düşmanı o mevkide beklediler yirmi gün.

Sonra da Medine’ye dönmek için bu sefer,
Toparlanmalarını emreyledi o Server.

Velakin aç idiler mücahidler o ara.
Gelip arz eylediler bunu Resulullaha.

Zira açlıklarından sanki tükenmişlerdi.
Hiç yürüyemeyecek bir hale gelmişlerdi.

Resulullah, bir yaygı serdirip yer üstüne,
Yiyecekten ne varsa, yığdırdı üzerine.

Küçük bir tencereyi zor doldururdu bunlar.
O Server abdest alıp, bir dua buyurdular.

Peygamber-i zişânın duasıyla o zaman,
Hak teâlâ, yemeğe bereket etti ihsan.

Bir tencere yemeği, dağıttı Eshabına.
Doldurdu fazla fazla, herbirinin kabına.

Otuzbin sahabinin kabına yemek koydu.
Hepsi de o yemekten, o gün yedi ve doydu.

Koca İslam ordusu yedi de hepsi tek tek,
Yine de tencerede eksilmedi o yemek.
 

Münafıkların suiskastı

Mücahidler nihayet Tebük’ten ayrıldılar.
Ve nurlu Medine’nin yoluna koyuldular.

Velakin münafıklar, gelince dar bir yere,
Gece, tuzak kurdular Sevgili Peygambere.

Peygamber efendimiz, Kusva adlı devenin,
Üstünde, izzet ile giderdi geceleyin.

Yuları, Ammar ibni Yasir’deydi o anda.
Ardından geliyordu Huzeyfe-i Yeman da.

Lakin münafıkların bu fikrini, o gece,
Cebrail o Servere haber verdi hemence.

Dar yere yaklaşınca Resulullah giderken,
Bir münafık grubu, hücuma geçti birden.

Bu hali görür görmez Huzeyfe-i Yemani,
Onların üzerine hücuma geçti ani.

(Ey Allah düşmanları!) diyerek hem o ara,
Elindeki sopayla vurdu münafıklara.

Yüzleri maskelenmiş o oniki münafık,
Askerin arasına karıştı o aralık.

Resulullah, onların isimlerini tek tek,
Hazret-i Huzeyfe’ye gizlice bildirerek, 

Tembih buyurdular ki hazret-i Huzeyfe’ye:
(Sakın söylemeyesin bunu başka kimseye.)

Üseyyid bin Hudayr da, Resulün huzuruna,
Gelip arz eyledi ki: (Onları bildir bana.

Ki, o münafıkların cezasını vereyim.
Başlarını kesip de, size teslim edeyim.)

Lakin Peygamberimiz kabul eylemeyince,
Üseyyid (Peki) deyip, geri gitti hemence.

Bir münafık, Resule arz etti ki bir ara:
(Teşrif eder misiniz siz mescid-i dırar’a?)

Münafıklar yapmıştı Kuba’da bu mescidi.
Resulü, o mescide çağırırlardı şimdi.

Ve lakin maksatları kötü idi onların.
Gaye, bölünmesiydi cümle Müslümanların.

Resulullah orada namaz kılarsa eğer,
Diyecekler idi ki: (Burası mübarek yer.)

Peygamber efendimiz, bu davet üzerine,
Gitmeye karar verdi onların mescidine.

Velakin Hak teâlâ uyardı Resulünü.
Bildirdi bir vahiyle, onların içyüzünü.

Kâinatın Sultanı, vakıf olunca buna,
Malik ibni Duhşüm’ü çağırdı huzuruna.

Buyurdu ki: (Asım bin Adiy ile gidiniz.
O mescidi yakarak, yer ile bir ediniz.)

Onlar da bu emirle, o mescide gittiler.
Önce ateşe verip, sonra harab ettiler.

Medineli müminler, döndüğünü Resulün,
Öğrenip, istikbale çıktılar hepsi o gün.

Ve henüz bu seferden, iki ay geçmiş idi.
Münafıkların başı Abdullah ölmüş idi.

Böylece birlikleri bozulup dağıldılar.
Cümle Müslümanlar da artık rahatladılar.
 


 
Bu websitesinin sahibi "Top liste" ekstrasını daha aktive etmemiş!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol