KADERE INANMAK
Ve bil-kaderi, hayrihi ve serrihi minallahi teâlâ: Kadere,
hayr ve serlerin Allahü teâlâdan olduguna inandım, demekdir.
Insanlara gelen hayr ve ser, fâide ve zarar, kazanç ve ziyânların
hepsi, Allahü teâlânın takdîr etmesi iledir.
Allahü teâlânın bir seyin varlıgını dilemesine kader denilmisdir.
Kaderin, ya’nî varlıgı takdîr edilmis olan seyin var edilmesine
(kazâ) denir. Kader ve kazâ kelimeleri birbirinin yerine
de kullanılır.
Allahü teâlâ kullarına (Irâde) vermis, bu irâdelerini, dilemelerini,
isleri yaratmasına sebeb kılmısdır. Bir kul, bir sey yapmak
isteyince,Allahü teâlâ da dilerse, o isi yaratır. Kul dilemezse,
Allahü teâlâ da dilemez ve o seyi yaratmaz.
Buraya kadar kısaca bildirdigimiz Ehl-i sünnet i’tikâdını dahâ
genis ögrenmek istiyenler, Hakîkat Kitâbevinin yayınladıgı,
islâm âlimlerinin gözbebegi büyük Velî, Mevlânâ Hâlid Bagdâdînin
fârisî (I’tikâdnâme) kitâbını ve Kemâhlı Feyzullah Efendinin
yapdıgı tercemesi olan (Herkese Lâzım Olan Îmân) kitâbını
okusunlar. Çok fâideli, pek nefîs bir eser olup, feyz ve bereketleri,
iki cihân se’âdeti için yeterlidir.
Allahü teâlâ, herkese, tevekkülü emr eylemisdir. (Tevekkül
îmânın sartıdır) meâlindeki âyet-i kerîme, bu emrlerden biridir.
Sûre-i Mâidede, (Eger îmânınız varsa, Allahü teâlâya tevekkül
ediniz!), sûre-i Âl-i Imrânda, (Allahü teâlâ, tevekkül edenleri
elbette sever), sûre-i Talâkda, (Bir kimse,Allahü teâlâya tevekkül
ederse, Allahü teâlâ, ona kâfîdir), sûre-i Zümerde, (Allahü
teâlâ, kuluna kâfî degil midir?) meâllerinde dahâ nice âyet-i kerîme
vardır.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki, (Ümmetimden
bir kısmını, bana gösterdiler. Dagları, sahrâları doldurmuslardı.
Böyle çok olduklarına sasdım ve sevindim. Sevindin
mi, dediler, evet dedim. Bunlardan ancak yetmisbin adedi
hesâbsız Cennete girer dediler. Bunlar hangileridir diye sordum.
Islerine sihr, büyü, daglamak, fal karısdırmayıp, Allahü
teâlâdan baskasına, tevekkül ve i’timâd etmiyenlerdir buyuruldu).
Dinliyenler arasında Ukâse “radıyallahü anh”, ayaga kalkıp,
(Yâ Resûlallah! Düâ buyur da, onlardan olayım) deyince,
(Yâ Rabbî! Bunu onlardan eyle!) buyurdu. Biri kalkıp, aynı
düâyı isteyince, (Ukâse senden çabuk davrandı) buyurdu.
Tevekkül, sebeblere yapısıp, ilerisi için zihni yormamakdır.