Perhizle yasamaktan bıkmıştı, azıcık ihmal etse ülseri kendini hatırlatıyordu. Doktorlar, "ameliyat" diyorlardı ama hani para? Bu devirde cılız emekli maaşından artırmak mümkün müydü? Varı yoğu dededen kalma arsada ki hissesiydi. Başkasına satamazdı. Kendi alamazdı. Hem yeğenleri bu arsada araba ney yıkıyor fıkırdıyorlardı. Ama bir gün hayırsızlar kapıyı çalıp el öptüler. Bu arsayı bize sat dediler.
-Tamam alın.
-Ne istiyorsun?
-Ameliyat parası verin tamam.
Ve öyle oldu. Yeğenleri bir şeyler imzalatıp parayı önüne koydular. Sıra ameliyat için gün almaya gelmişti. Sahi ağrıları biter miydi. Bundan böyle istediğini yiyebilir miydi?
Çocuklar neşe içinde oyun oynuyorlardı. Bir tanesi hariç...
Bir çocuk, kenarda oturmuş mahzun mahzun diğer çocukları seyrediyordu. İhtiyar, yanına oturup sordu "Ne o, seni aralarına almıyorlar mı yoksa?"
-Hayır, alıyorlar amca... Alıyorlar da... Ben oynayamıyorum...
-Neden?
-Bana koşmak yasak.
-Hasta mısın?
-Kalbim delik.
-Yok mu çaresi.
-Var ama çok para
İhtiyarın gözleri buğulandı...
-Bak ben şu san evde oturuyorum. Babana söyle, akşam bana uğrasın.
Akşam çay içtiler hoşbeş ettiler. Misafiri kalkmalı olunca ihtiyar mendile sarıp düğümlediği parayı uzattı, "Lütfen bunu al" dedi, "Çocuğunu ameliyat ettir. O da diğerleri gibi koşup oynasın."
Adamcağız ihtiyarın ellerine sarıldı. Sevinç gözyaşlarıyla evden çıktı. İhtiyar huzur içindeydi. "Benim ayağımın biri zaten çukurda" dedi, "Hastalığa, ağrıya alıştım. Hem şurada kaç gün yaşayacağım. Ama bu çocuk henüz yedinci baharını bile görmemiş... Annesinin ak sütü gibi helal olsun."
Çocuk ihtiyarın verdiği para ile ameliyat oldu ve iyileşti.
İhtiyar da iyileşti. Ama kendiliğinden...
İlaç, ameliyat vesile. Şifa merhametlilerin en merhametlisinin elinde değil mi? Ona da verdi.
Hem bıçak altına yatmadan. Düşünebiliyor musun şimdi çiğköfteleri ikişer ikişer yutuyor. Eksi, turşu ne bulursa götürüyor mideden ses yok. Giderayak ağzının tadı geldi. Yetmişinden sonra bahar yasıyor. Parayı kendine ayırsaydı, bunlar olmayacaktı.
|