Ana Sayfa
Video
Galeri
♦♦►Haber
Bütün Gazeteler
Köşe Yazarları
Net Gazete
♦♦►Tarih
Prof.Dr.Ekrem Bugra Ekinci
Tarih Ansiklopedisi
Türk Âlemiyiz
♦♦►Sağlık-Yemek
Sağlık
Pratik Bilgiler
Hekimce.com
Bitkilerin FAYDALARI
♦♦►Dini
Sohbet
E-kitap
Duâlar
Ilahiler
İlahi dinle
Hikâyeler
Menkîbeler
Osman Ünlü
Silsile aliyye
HuzuraDogru.Tv
Sûreler Ve Dûalar
Internet Radyonuz
Kıyâmet Alâmetleri
Muhammed Aleyhisselamın Hayatı
Esma-i Hüsnâ (Anlamlari)
Esma-i Hüsnâ (Faydalari)
Yazar Ömer Çetin Engin
=> Sıkıntınmı Var Oku Geçer
=> Bir Ateistin Hidayeti (1)
=> Bir Atesitin Hidayeti (2)
=> Bir Ateistin Hidayeti (3)
=> Bir Ateistin Hidayeti (4)
=> Bir Ateistin Hidayeti (5)
=> Kainatta zerre bile değiliz
=> sADAKta çok ok var
=> Sevgili Peygamberim (sallallahü aleyhi ve sellem)
=> KİM AKILLI
=> ZORU GÖRÜNCE...
=> HER SENE BİR DAİRE ALIYORDU...
=> Bu dünya rahatlık yeri değil
=> KAFAM BOZUK DİYORSAN
=> KALP (SAHTE) PARA...
=> EVLAT ACISINI BAĞRINA BASMAK
=> O'na beslediği aşk
=> Cennet yolunun yolcuları
♦♦►Eğlence
Tavsiyeler
Kare Bulmaca
Serbest Yazılar
Enteresan Bilgiler
Biliyor Musunuz ??
Eğitici Oyunlar(Fransizca)
♦♦►Diğerleri
Sesli Tiyatro
İllerimiz
Sitemap
 

.

Bir Ateistin Hidayeti (4)

Bir Ateistin Hidayeti (4)
 
(Öyle bir kitap ki, muhabbetle elini süren kurtulur…)

Bu az bir şey değildi... Seyyid Abdülhakim Efendi 'kuddise sirrehül aziz' hazretlerinin verdikleri bir müjdeyi burada yazmak uygun olur...
Buyurmuşlar ki, 'İmam-ı Gazali 'rahmetullahi aleyh' hazretlerinin İhya kitabının; bir kafir severek sayfalarını çevirse imana gelmesi nasip olur. İmam-ı Rabbani'nin (kuddise sirrehül aziz) Mektubat kitabı İhya'dan çok daha kıymetlidir. Bir kimse muhabbet saikiyle (muhabbet ederek) Mektubat kitabına elini sürse kurtulur...'
Gittikçe neşeleniyordum... Bu kesişmeler sonsuza doğru bir mutluluk doğrusuna dönüşecekti, hissediyordum... Ama nasıl... Onu biz bilemeyiz... Her şeyin sahibi, Yaradanımız bilir... Bana düşen onunla ilgilenmekti... İçimden bir ses, 'Bülent belki ahirette seni de kurtaracak' diyordu... Bana düşen gayretti...
Sonraki akşamlarda da buluşmalarımız konuşmalarımız devam etti... Artık daha muhabbetliydi... İlk konuşmalarımızdaki kadar dikine sorular sormuyordu... Daha çok merak eder nitelikteydi yaklaşımları...
Bense sadece ağzımı açmaya devam ediyordum...
- Bilim adamları Big Bang'le genişleyen uzayın, açısını hesaplayıp bir simülasyon kurgulamışlar...
- Yani...
- Big Bang'i biliyorsun değil mi...
- Evet duymuştum...
- Büyük patlama... Patlama sonrası oluşan uzay, halen daha gittikçe uzaklaşan yapıda... 15 milyar yıl önce olmuş bu dev patlama...
- 15 milyar yıl mı...
- Evet abisi... Ve belli bir açıyla düzenli olarak savruluyor... İşte o açıyı hesaplayıp, filmi geri sarar gibi uzayı simülasyonla geri sarmışlar... Sonuç ne biliyor musun...
- Ne...
- İğne ucu kadar bir yer...
- Bi dakka Çetin... Aklım durdu şimdi...
- Durmayacak gibi değil evet...
- İğne ucu kadar mı...
- Hatta sonra bir açıklama daha yapıldı... Atomun protonu kadar bir yerden patlamış...
- Uffff...
- Bülent sen kaliteli bir düşünce yapısına sahipsin... Bunu birçok insana söyledim... Anlamadıkları gözlerinden belliydi... Sen ise şu anda bir 'tutulma' yaşıyorsun...
- Nasıl tutulmazsın...
- İşte yaratılış... Zaten meşhur ateistlerden bazıları da 'her patlama parçaları düzensiz savurur... Big Bane'teki bu savrulma ise o kadar muhteşem bir düzendeki, Allah'ın varlığını gösteriyor' itirafında bulundular...
Şunu da düşünmeli... İlk madde ne idi... Her madde bir etkiyle hareket ettiğine veya durduğuna göre ilk madde ne idi... Buna cevap veremez inanmayanlar... Ben ne bileyim derler çıkarlar işin içinden...
- Nasıl bilinsin ki Çetin...
- İslamiyet bildiriyor bunu... Ama benim sorduğum ilk maddenin sonsuza gidemeyeceği anlamında...
- Anladım şimdi...
- Ateistlere soruyorum... Bu düzeni oluşturan neydi.. Atomlar diyorlar... Peki atomları oluşturan neydi... Proton, nötron, dış yörünge elektronları... Peki onları oluşturan... Kuark ve gluyon oluşumları diyorlar... Onları oluşturan neydi... Higgs parçacıkları diyorlar... Ancak bu bir varsayım… Hadi Higgs'leri de kabul edelim, onları ne oluşturdu dediğimde de yüksek enerji diyorlar... Sonrasını bilmiyoruz diyorlar... Enerji de bir güçle oluşmalı ama...
- Yani bir etkiyle...
- Evet... Mutlaka bir şeydi... Ama onun evvelinde altı kat gökler yaratılmıştı bile... Ateizmin ve bilimin söyleyemediği patlamanın olduğu o küçük noktanın çok ötesini bize dinimiz bildiriyor... Gökler, onları kuşatan kürsi ve Arş-ı ala... Arşın üzerindeki ruh alemi...
- Yetişemiyorum... Müthiş...
- Evet hazır değilsin Bülent... Şunu bilmeni istiyorum... Başlangıç noktası yok ateistlere göre... Bunlar hem bilime inanırlar hem de başlangıçsız derler bu kainata... Her şey böyle gelmiş böyle gider derler... Halbuki bilim bir maddenin hareketinin bir kuvvetle olabileceğini anlatır... Onlar bilimi burada ıskalarlar... Tesadüf derler çıkarlar işin içinden...
- Dur... Paradoksu şimdi daha iyi anladım. Yani madem ki bilimsel olarak bir etki gerekiyor... İlk madde olmalı... Sonsuz maddenin olabilme ihtimali, aslında olamamayı gösteriyor...
- Harika .. Bu ise olamaz... Her şey bir ilk şeyle başlar... Bu da yaratılıştır... Allahü tealanın varlığı bu mantıkla da bilinebiliyor...
Derin derin düşündü...
Devam ettim elimde olmadan...
- Bülent... Güneş merkezde etrafında gezegenler bir dairede dönüyor... Atomun çekirdeği var, etrafında elektronlar yine bir dairede dönüyor... Bu nasıl tesadüf olabilir... Makro madde ile mikro madde aynı şekilde hareket ediyor... Bu ne benzerliktir…
- Allak bullak oldum... Sarsıldım... Doğru söylüyorsun… En büyüklerle, en küçük madde aynı tarzda hareket ediyor…

UMULMADIK SARSILIŞ...
Klasik söylenişiyle günler haftaları, haftalar ayları kovaladı... İlk rastlaşmalarımızdan bu yana iki aya yakın süre geçmişti... Konuşulması gerekenlerden yıllar sonra hatırlayabildiğim kadarını kaleme aldım... Benzeri birçok konuları da konuştuk...
Bülent'in açmazları tek tek açıldı... Gel gelelim istediğim noktaya bir türlü gelmiyordu... İman...
Hemen her gün olmasa da bir araya geldik konuştuk iki ay sonrasında... Konulara bu kadar derinlemesine girmiyorduk ama... Zaten girilmesi gereken konu da kalmamış gibiydi... Bülent her hangi bir şekilde gözlerini de gerçeğe kapayacak bir insan değildi... Belli ki iç dünyasında büyük bir savaş veriyordu...
Benim için de çok fazla yapılabilecek bir şey yoktu... Çok sıkılıyordum... Beraberken ve ayrıldığımda elimden dua etmekten başka çare gelmiyordu...
Farklı bir şey olmalıydı... Ama ne olduğunu ben de bilmiyordum... Sanki rüzgarla şişmiş yelkenlimiz süratle hedefine giderken; bir anda rüzgar kesilmiş ve fikir okyanusunda hareketsiz kalakalmıştık... Beklemedeyim... Rabbime sığınmaktayım...
Allahım ben elimden geleni yaptım... Hidayet senden...
On beş günlük süre sonunda beklediğim o müthiş olay gerçekleşti... Aklımın köşesinden bile geçmez bir şeydi...
Bir akşam küçük oturaklı çay bahçesinde buluştuk... Bülent hayatı boyunca ilk defa karşılaştığı bir şeyin şaşkınlığındaydı... Yüzü kireç gibiydi...
- Çetin ben aşık oldum...
- Öyle mi... Aşk güzeldir... Ama niye üzüntülüsün...
- Bir türlü istediğim sıcaklığı bulamıyorum...
- Nasıl yani...
- Biliyorsun gururuma düşkün bir insanım...
- Evet biliyorum...
- İlk zamanlar ben de mesafeliydim... Seviyeli olsun istemiştim... Ama sonra başkalarının ona ilgisini de gördüğümde delirecek gibi oldum...
- Anlıyorum...
Ağlamaya başladı... Ama nasıl bir ağlama... İnanamazsınız... Ağlayan insanın yüz mimiklerinde bir değişim olur... Onda böyle bir şey olmadı... Sadece gözyaşları süzülüyordu yanaklarına... Belli ki çok dolmuştu... Acıdım...
- Anlat kardeşim... Biz bunun için dostuz... Nedir seni bu kadar yakan... Seni sevmediğini mi düşünüyorsun yoksa...
- Hayır... Ne evet ne hayır diyor... Dedim ya gurur yapıyordum ama başkasının ilgisini gördüğümde yanına gittim bir gün... Açıkça söyledim hislerimi... Evlilik niyetiyle kendisiyle ilgilendiğimi. Daha önce hiç kimseyle gönül ilişkimin olmadığını, kimseyi de sevmediğimi söyledim...
- Sonra...
- Önceleri o da bana yakın gibi davrandı... Umutlandım... Beni gördüğünde tebessüm ediyordu... Ama yılışık yapısı yok... Olsa zaten sevmezdim...
- Ne zaman oldu bu...
- İki hafta önce başladı... Ömrümde böyle bir şey yaşamadım ben...
Konularımızın kilitlenmesi de iki hafta önceydi… Evet gerçekten yaşamamıştı... Aklın dehlizlerinde yürümeye bayılan Bülent, ilk defa aklın dışında, aklının yetemeyeceği bir duygusal sarsılışla karşı karşıyaydı... Akılla çözdüğümüz onca şeyin ötesinde başaramadığımız 'hidayete adım' aklın dışında bir gelişmeyle mi akıp geliyordu yoksa... Kendisine bunu söyleyemezdim elbette ki... Ama Rabbimin hikmetinden sual olunmaz ki...
On beş gün boyunca artık bütün buluşmalarımızda konu Bülent'in bu aşkıydı... Elem çekiyordu... Teselli etmeye çalışıyordum ama nereye kadar... Kız bir gün umut verse ertesi gün ters davranıyormuş... Ondan dinlediklerimden süzebildiğim kadarıyla, Bülent'in sevdiği bu kız da kendi hislerinden emin değildi...
Bir akşam bu denli elem çekmesine dayanamadım artık...
- Bu gelgitler seni çok sarstı kardeşim... Aşk böyle bir şey... İnsanın yüreğine bir şey oturur... Eli ayağı tutmaz gibi olur... Gözlerini açtığında hemen aklına onun yüzü gelir... Bütün dünyan o olmuştur artık... Yemez içmez hale gelirsin... Karşılıksız seversin... Ama bil ki elemsiz olmaz Bülent... Sabır gerekiyor... Belli ki çok sevmişsin... 
- Çok, dedi ve yine gözyaşlarını tutamadı... - Çok güzel, çok güzel bir kız, diyebildi sadece...
Çaresizdim... Yanı başımda bir insan böylesi bir derde tutulmuşken daha bir şefkat ettim ona...
Efendimiz (aleyhisselam) iffetli aşıklara müjde vermişler ya: "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir" diye...
Ne güzel bir din... Aşık olanlara şefkate bakınız...

(devam edecek)

-Ömer Çetin Engin-

omercetin@saatlimaarif.com
omer.cetin@tg.com.tr


 
Bu websitesinin sahibi "Top liste" ekstrasını daha aktive etmemiş!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol