Namâz Için Fedâkârlık
Bursa, Osmânlılara geçmeden önce, sehrde oturan rûmlardan
biri gizlice müslimân olmusdu. Pek yakın bir dostu, bunun
sebebini rûma sordu:
“Baba ve dedelerinin dînini nasıl olup da, terk etdin?” diye
ona sitem etdi. Rûmun cevâbı mânidâr olmusdu. Arkadasına
bu durumu söyle anlatdı:
—Bir aralık esîr edilen müslimânlardan bir dânesi benim yanıma
bırakıldı. Birgün bakdım, bu esîr kapatıldıgı odada egilip kalkıyordu.
Yanına giderek ne yapdıgını sordum. Hareketleri bitince
ellerini yüzüne sürdü ve bana namâz kıldıgını, sâyet müsâde edersem,
her namâz için bir altın verecegini ifâde etdi. Ben de tamâha
kapıldım. Gün geçdikçe ücreti artırdım. Öyle oldu ki, her vakt için
on altın istedim. O da kabûl etdi. Ibâdeti için yapdıgı fedâkârlıga
hayret etdim. Birgün ona “seni serbest bırakacagım” deyince, çok
sevindi ve ellerini kaldırıp; benim için söyle düâ etdi:
“Ey Allahım! Bu kulunu îmân ile sereflendir!” O anda, kalbimde
müslimân olmak arzûsu meydâna geldi ve o kadar çogaldı
ki, hemen (Kelime-i sehâdet) getirerek müslimân oldum.