|
Serhend |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
♦♦►Haber
|
|
|
|
|
|
|
|
♦♦►Tarih
|
|
|
|
|
|
|
|
♦♦►Sağlık-Yemek
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
♦♦►Dini
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
♦♦►Eğlence
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
♦♦►Diğerleri
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
.
|
EVLAT ACISINI BAĞRINA BASMAK
ÖYLE BİR SEVGİLİ Kİ... (EVLAT ACISINI BAĞRINA BASMAK...)
Aşkı Resulullah aşkı, sevdası Ehl-i sünnet sevdası olmayanın kalbinde…
Ahhh… bir siyah yalandır yaşamak…
Mevlana Celaleddin-i Rûmi (kuddise sirruh)
*
Efendimizin (aleyhisselam) Eshabı (aleyhimürrıdvân) O'na öyle aşık imişler ki; aynaya baksalar kendilerini değil, Peygamber Efendimizin (aleyhisselam) o güzel yüzünü görürlermiş...
Onları anlamamız ne mümkün...
Bir misal verelim...
Cabir bin Abdullah hazretleri de ‘radıyallahü anh’, Efendimizin Eshabındandır... Bir gün bir oğlak keserler ve hanımına pişirtirler... Bu arada gidip Peygamberler Sultanını, Eshabıyla birlikte yemeğe davet ederler...
Ancak iki oğlu vardır... Büyüğü kardeşine der ki; ‘gel sana babamın oğlağı nasıl kestiğini göstereyim...’ Ve yanlışlıkla kardeşini öldürür... Alemlerin Efendisine ve Eshabına yemek hazırlama şerefiyle sevinen annesi tabloyu görür ve feryat eder... Çocuğunu arar... O ise korkudan evin damına çıkar ve nereye bastığını bilemez, yere düşer... Sahabi annemiz böyle mutlu bir gecede iki ciğer paresini kaybeder...
Bakın o büyüklerin Peygamber aşkına ki; o annemiz, iki oğlunu odaya yatırır... Üzerlerini kilim ile örter... Acılarını bağrına basar... Dile kolay... Rabbim kimsenin başına vermesin...
Bütün bunları Sevgili Peygamberimiz üzülmesin diye yapar kadıncağız... Ona hizmette kusur etmemek için... Hiçbir şey olmamış gibi yemeği hazırlamaya devam eder... Ama yüreği yanmaktadır… O akşam zaman ve mekanın donup kalacağı muazzamlıkta şeyler olacaktır…
Yüreği yanan ana; bütün acısını içine gömerek yemeği pişirir... Alemlerin Efendisi (sallallahü aleyhi ve sellem); emsalsiz güzellikleriyle eve teşrif etmişlerdir... Mutluluk doruk noktasındadır evin beyi için... 18 bin alemin yaradılış sebebi, Allahü tealanın, 'Sen olmasaydın, sen olmasaydın, alemleri yaratmazdım' buyurduğu Yüce Peygamber evlerini şereflendirmiştir...
Hazret-i Câbir öyle sevinçlidir ki... Oğullarından habersiz Resulullaha hizmet için evde adeta mekik dokur... Yemeği getirir... Her şey bundan sonra olmaya başlar... Annenin içeride yüreği yanıyor, beyinin yüzünde güller açıyor...
Cebrail aleyhisselam gelir aniden... 'Ya Muhammed... Allahü teala Câbire oğullarını da sofraya getirmesini söylemenizi emr buyurdu' der... Efendimiz ilahi emri ev sahibine iletirler... Hazret-i Câbir hemen hanımının yanına gider ve, 'Oğlanlar nerededir? Resulullah onların sofraya gelmelerini istiyor' der... Hanım sahabinin yüreğindeki alevler volkana dönüşür... Son bir yutkunmayla, Alemlerin Efendisi üzülmesin derdiyle; 'Resulullaha onların burada olmadıklarını söyle' diyebilir...
İnsanın iki yavrusunu kaybetmiş bir anayı bu hale getiren Peygamber aşkından nutku tutuluyor... Eshabı kiramın büyüklüğünü okuyup öğrendikçe kendisinden utanıyor... Şu zulmet asrı, kararmış insanlar, olaylar ve alışkanlıklar bizden çok şeyi alıp götürmüş... İçi dışı dünya olan şu toplum bizi bu aşktan, bu yaşanan iklimden uzaklara düşürmüş... Kendisine benzetmiş... İnsan bunu anlıyor...
Hazret-i Câbir durumu arz edince, Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'Allahü tealanın emridir. Onları muhakkak getirmen lazımdır' buyururlar... Hazret-i Câbir tekrar hanımının yanına gider ve, 'Çocuklar nerede iseler mutlaka bulmamız lazım. Allahü tealanın emri böyle gelmiş' deyince artık kadıncağızda dayanacak hal kalmaz...
Gözyaşlarına boğulur... 'Ey Câbir, oğulcuklarımızın ne olduğunu sana söylemeğe takatim yok' diyerek, ölü yatan çocuklarının üstündeki kilimi kaldırıp, onları gösterir...
Hazret-i Câbir iki oğlunun da ölmüş olduğunu görünce, beyninden vurulmuşa döner, ağlamağa başlar. Böyle mutlu bir gecede iki yavrusunun cansız bedenleriyle karşılaşmak... O anda göklerdeki melekler de ağlaşır mı bilinmez... Tablo dayanılası değildir ki... Evde bir anda feryad sesleri yükselir... Tatlı saatler yerini elem dolu anlara bırakmıştır... Yüce iki sahabi; anne, babalarından, her şeyden çok sevdikleri Alemlerin Efendisine artık durumu söylemek zorundadırlar... Hıçkırıklar içinde söylerler...
O sırada Allahü teala Cebrail aleyhisselamı Sevgilisine gönderir... Çocukların başında düâ etmesini ve çocukları dirilteceğini bildirir. Resulullah aleyhisselam eşsiz güzelliği ve nur saçan cemaliyle yerinden kalkar ve yerde cansız yatan çocukların başına gelirler... Yürekleri yanan anne ve baba, yanlarındaki Eshab-ı kiramın gözleri önünde; o süzme nur dudaklarıyla dua ederler...
İki yavru şimşek gibi yerlerinden fırlarlar...
Evet dirilmişlerdir...
Ev bayram yerine döner...
Şükürler, sevinç gözyaşlarına karışır...
|
|
|
|
Bu websitesinin sahibi "Top liste" ekstrasını daha aktive etmemiş!
|
|
|
|