Ana Sayfa
Video
Galeri
♦♦►Haber
Bütün Gazeteler
Köşe Yazarları
Net Gazete
♦♦►Tarih
Prof.Dr.Ekrem Bugra Ekinci
Tarih Ansiklopedisi
Türk Âlemiyiz
♦♦►Sağlık-Yemek
Sağlık
Pratik Bilgiler
Hekimce.com
Bitkilerin FAYDALARI
♦♦►Dini
Sohbet
E-kitap
Duâlar
Ilahiler
İlahi dinle
Hikâyeler
Menkîbeler
Osman Ünlü
Silsile aliyye
HuzuraDogru.Tv
Sûreler Ve Dûalar
Internet Radyonuz
Kıyâmet Alâmetleri
Muhammed Aleyhisselamın Hayatı
=> Mübarek Nuru
=> Dünyaya Teşrifleri
=> Mübarek Emanet
=> Gençliği ve Evlenmesi
=> Biseti ve Daveti
=> İlk Müslümanlar
=> Habeşistana Hicret
=> Habeşistana İkinci Hicret
=> Hüzün Yılları
=> Miraç Mucizesi
=> Hicret
=> Medine-i Münevvere Devri
=> Bedir Gazası
=> Hazret-i Fatıma'nın Evlenmesi
=> Beni Nadir Yahudileri
=> Fatıma Binti Esed'in Vefatı
=> Reci Vakası
=> Beni Mustalik Gazası
=> Beni Kureyza Yahudileri
=> Hudeybiye Sulhnamesi
=> Davet Mektupları
=> Hayberin Fethi
=> Umret-ül Gaza Seferi
=> Mute Gazası
=> Mekke'nin Fethi
=> Huneyn Gazası
=> Tebük Seferi
=> Veda Haccı
=> Vefatı
=> Hilye-i Saadet
=> Âlemlerin Rahmeti
=> Bazı Mucizeleri
Esma-i Hüsnâ (Anlamlari)
Esma-i Hüsnâ (Faydalari)
Yazar Ömer Çetin Engin
♦♦►Eğlence
Tavsiyeler
Kare Bulmaca
Serbest Yazılar
Enteresan Bilgiler
Biliyor Musunuz ??
Eğitici Oyunlar(Fransizca)
♦♦►Diğerleri
Sesli Tiyatro
İllerimiz
Sitemap
 

.

Huneyn Gazası

 
  Düşman pusu kurmuştu
  Şaşkınlık hasıl oldu
  Harp zaferle bitmişti
  Duası kabul oldu


Düşman pusu kurmuştu

Resulullah, Mekke’yi fethetmek maksadiyle,
Medine’den çıkınca kahraman Eshabiyle,

Bir kısım kabileler zannettiler ki, bunlar,
Kendi üzerlerine savaşa geliyorlar.

Bunlar, Hevazin ile, Sakif idi ki, hemen,
Savaş hazırlığına başladılar o günden.

Lakin Mekke fethine gidildiğini, onlar,
Sonradan öğrenince biraz rahatladılar.

Ama devam ettiler, bu hazırlıklarına.
Hatta daha ziyade hız verdi onlar buna.

Zira düşündüler ki: Mekke fethedilince,
Bizim üzerimize gelirler binnetice.

Ve yine dediler ki: Biz savaşçı milletiz.
Onlarla savaşırsak, elbette biz yeneriz. 

Sebebine gelince, onlar, bugüne kadar,
Harp bilen bir kavimle hiç karşılaşmadılar.

Bütün hünerimizi, bu cenkte gösterelim.
Savaş nasıl olurmuş, onlara öğretelim.

Ve yirmibin kişilik kuvvetli bir orduyla,
Hevazin kabilesi, çıktılar o gün yola.

Başlarında Malik bin Avf diye biri vardı.
Bunlar, kendilerine çok güveniyorlardı.

Hatta zoru görünce kaçmamaları için,
Harbe, kadınları da geliyordu hepsinin.

Bu haberi Mekke’de işitince o Server,
Tahkik için, birini o yere gönderdiler.

O, bu emri alınca, Mekke’den hareketle,
Girdi düşman içine, tebdil-i kıyafetle.

Asıl niyetlerini öğrenip döndü geri.
Ve Resul-i zişâna arz etti bilgileri.

Peygamberimiz dahi, Eshabını toplayıp,
Attab ibni Esed’i, Mekke’ye vali yapıp,

Onikibin kişilik kahraman ordusuyla,
Hareket emri verip, süratle çıktı yola.

İslam’ın sancağını, emri ile Resulün,
Ali bin Ebi Talip taşıyor idi o gün.

Ve öncü kuvvetlerin kumandanlığını da,
Yine Halid bin Velid yapıyordu o anda.

Kâinatın sultanı, üst üste zırh giyerek,
Ve Düldül adındaki katırına binerek,

Şevval’in onbirinci gününün gecesinde,
Geldi ordusu ile, tam Huneyn vadisine.

O sabah namazını, kıldırıp cemaatle,
Harekete geçirdi ordusunu süratle.

Lakin pusu kurmuştu bu vadide düşmanlar.
Bundan habersiz idi, o anda Müslümanlar.

Alaca karanlıktı ortalık zira o an.
Haberdar olmadılar, pusu kurduklarından.



Şaşkınlık hasıl oldu

Öncü birliklerinin başkumandanı olan,
Halid bin Velid dahi, habersizdi pusudan.

Ve hareket emrini vererek birliğine,
Hızla sürdü atını, o Huneyn vadisine.

Vadiye girer girmez mücahidler hep birden,
Müthiş ok yağmuruna tutuldular aniden.

Hiç beklemiyorlardı böyle şey zira onlar.
Ne yapacaklarını o anda şaşırdılar.

Geri dönmekten başka, yoktu bir çareleri.
Bu sebeple mecburen, döndüler birden geri.

Bu ani dönüşüyle fakat öndekilerin,
Bozuldu düzenleri, arkadan gelenlerin.

Bir şaşkınlık içinde, İslam mücahidleri,
Girdikleri vadiden dönüyordu ki geri,

Düşmanlar, yamaçlardan, yirmibin kişi kadar,
Sel gibi, o vadiye akmaya başladılar.

Hevazin kabilesi, her attığını vuran,
Okçu bir kabileydi, gerçekten de pek yaman.

Ok yağmuru altında kalınca mücahidler,
Bir şaşkınlık içinde, geriye çekildiler.

Lakin Peygamberimiz, bu kargaşa anında,
Tek başına kalmıştı düşmanın karşısında.

Buna rağmen o Server, saldıran bu düşmana,
Hücuma geçti hemen, kendisi tek başına.

Hazret-i Abbas ile Ebu Bekr bunu görüp,
Ve yüz kadar sahabi, bir anda geri dönüp,

Resulün arkasından süratle yetiştiler.
Kendi vücutlarını, Ona siper ettiler.

Tuttu hazret-i Abbas atının dizginini.
Süfyan bin Haris ise, tutup üzengisini,

O Resulün hızını kesmeye uğraştılar.
Onu, düşman içine yalnız bırakmadılar.

Ve hazret-i Abbas’a, Resulullah o ara,
Buyurdu ki: (Ya Abbas, nida eyle onlara.

De ki: Ey sahabiler ve ey Medineliler!
Ey Biat-ı Rıdvan’da Resule söz verenler!)

Abbas, iri yapılı ve gayet gür sesliydi.
Sesi, çok uzaklardan rahat işitilirdi.

Şöyle nida etti ki: (Gelin ey sahabiler!
Ey Semüre ağacı altında söz verenler!

Bana doğru geliniz, buraya toplanınız.
Zira Peygamberimiz, burada kaldı yalnız.)

Bu ses ile kendine gelen o sahabiler,
(Biz n’apıyoruz?) deyip, hemen geri geldiler.

Ve derhal etrafında toplandılar Resulün.
Tekbir sedalarıyla inledi yer gök o gün.

Müthiş bir mücadele başladı ki o zaman,
Düşman dehşete düştü, tekbir sedalarından.

Kılıçlar, şimşek gibi kalkıp ve iniyordu.
Her vuruşta, bir düşman yere seriliyordu.



Harp zaferle bitmişti

Yirmibin küffâr ile, onikibin mücahid,
Şiddetli bir savaşa girişmişti o vakit.

Daha önce, Bedir’de, Uhud’da ve Hendek’te,
Yine Hayber ve Mute, hasılı her bir cenkte,

Büyük kahramanlıklar gösteren bu gaziler,
Arslan kesilmişlerdi bugün de hepsi birer.

Ali bin Ebi Talip, hem de Ebu Dücane,
Savaşırlardı gayet seri ve çevikane.

Yine Zübeyr bin Avvam döne döne savaşıp,
O gün dehşet saçardı, düşmana kılıç çalıp.

Sevgili Peygamber de, bu hali görüyordu.
Zafer için, şöylece dualar ediyordu:

(Ya ilahi, biz senden yardım talep ederiz.
Düşmanın zaferini istemezsin şüphesiz.)

Allah’ın Peygamberi, bu duayı yaptılar.
Sonra yere eğilip, bir avuç kum aldılar.

(Yüzleri kara olsun!) buyurup sonra yine,
Savurdu o kumları düşmanın üzerine.

Bir mucize eseri, bir avuç olan kumlar,
O yirmibin düşmanın gözlerine doldular.

Yani Resulullahın savurduğu kumlardan,
Kurtulan, bir tek kişi olmadı o küffârdan.

O ara melekler de, yetişince yardıma,
O Server müjde verdi Sahabe-i kirama.

Buyurdu ki: (Allah’a olsun hamd ve senalar,
Ki, kâfirler bugün de bozguna uğradılar.)

Bundan sonra müşrikler, başladı bozulmaya.
Ve hatta geri geri, başladılar kaçmaya.

Eshab da peşlerine düşerek bu küffârın,
Kılıç vurup, çoğunu öldürdüler onların.

Hatta harp meydanına getirmiş oldukları,
Kıymetli mallarıyle, kadın ve çocukları,

Bırakıp, son süratle kaçıyorlardı harpten.
Müminlerin eline geçti onlar tamamen.

Kâfirler, yetmiş ölü bırakıp kaçmışlardı.
Geriye, altıbin de esir bırakmışlardı.

Başları Malik bin Avf ve bir kısım kâfir halk,
Taif’te, bir kaleye sığındılar kaçarak.

Allah’ın yardımı ve Resulün himmetiyle,
Bitmişti bu savaş da, Eshabın zaferiyle.

Lakin Peygamberimiz, görmeyip bunu kâfi,
Kuşatmak istiyordu, Eshabiyle Taif’i.

Çünkü kesin netice almak için, bu sefer,
O kaleyi düşürmek istiyordu o Server.

Halid ibni Velid’i, bir bölük ile, önden,
Gönderdi o kaleye, hiç vakit geçirmeden.

Kendisi de arkadan, mücahidlerle yine,
Geldiler tekbirlerle, o kalenin önüne.

Eshabın geldiğini görünce o müşrikler,
Kapıları kapayıp, savunmaya geçtiler.

Zira göğüs göğüse savaşabilmek için,
Yoktu cesaretleri o namert müşriklerin.



Duası kabul oldu

Peygamber efendimiz ve şanlı sahabiler,
O Taif kalesini muhasara ettiler.

Taifliler, ok ile cevap verirdi ancak.
Yoktu cesaretleri çıkıp da savaşacak.

Eshab, mancınık ile taş atılması için,
İznini istediler o gün Efendimizin.

O da uygun görünce, bir mancınık yaptılar.
Koca koca taşları kaleye fırlattılar.

Lakin çok muhkem idi bu kale hakikaten.
Ondördü şehid oldu bu cenkte Sahabeden.

Muhasara, yirminci gününe erişince,
Peygamber efendimiz rüya gördü bir gece.

Bir kap tereyağını, ki hediye gelmişti.
Bir horoz, gagalamış ve yere devirmişti.

Şöyle tabir etti ki bu rüyayı o Server:
Bu yıl Taif’in fethi, olmayacak müyesser.

Sekiz sene önce de, gelip Taif halkına,
Öğüt verip, onları çağırmıştı imana.

Lakin onlar, o gün de iman etmemişlerdi.
Ve hatta kendisine, hakaret etmişlerdi.

O an bir melek gelip, demişti ki: (İstersen,
Şu dağı, başlarına devireyim şimdi ben.)

Buyurmuştu ki: (Hayır, kıyma bu kimselere.
Çünkü rahmet olarak geldim ben âlemlere.

Belki bu kimselerin sulbünden bir kimseler,
Gelir ki, Rabbimize halis iman ederler.)

İşte Peygamberimiz, onlara bugün dahi,
Yine dua buyurup, dedi ki: (Ya ilahi!

Bu Taif’e sığınan Sakif kabilesine,
Doğru yolu gösterip, onları gönder bize.)

Böyle dua ederek Taif’den ayrıldılar.
Eshabiyle Cirane denen yere vardılar.

Huneyn’de ele geçen esirlerle malları,
Burada, Eshabına dağıttı ayrı ayrı.

O esnada bir heyet, Hevazin’den geldiler.
İzin alıp, Resulün huzuruna girdiler.

Dediler ki: (Hevazin kabilesi, topyekün,
Müslüman olmak ile şereflendiler bugün.)

Peygamber efendimiz, buna çok sevindiler.
Kendi esirlerini derhal azad ettiler.

Sahabe-i kiram da, görerek bunu bizzat,
Onlar da, esirleri ettiler hemen azad.

Bir merhameti ile, o şerefli Resulün,
Hürriyete kavuştu altıbin esir o gün.

Bunu, o kabilenin reisi işitince,
Duygulanıp, imana geldi o da hemence.

Peygamber efendimiz ve şanlı sahabiler,
Oradan ayrılarak, Medine’ye geldiler.

O ara Taif’ten de, Medine’ye bir heyet,
Gelip, Resulullahla görüştüler bir müddet.

Dediler ki: (Taif’te mukim olan insanlar,
Hepsi, İslam dinine girmeyi istiyorlar.)

Resulün o duası, işte kabul olmuştu.
Onlar da iman edip, küfürden kurtulmuştu.


 
Bu websitesinin sahibi "Top liste" ekstrasını daha aktive etmemiş!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol