Ana Sayfa
Video
Galeri
♦♦►Haber
Bütün Gazeteler
Köşe Yazarları
Net Gazete
♦♦►Tarih
Prof.Dr.Ekrem Bugra Ekinci
Tarih Ansiklopedisi
Türk Âlemiyiz
♦♦►Sağlık-Yemek
Sağlık
Pratik Bilgiler
Hekimce.com
Bitkilerin FAYDALARI
♦♦►Dini
Sohbet
E-kitap
Duâlar
Ilahiler
İlahi dinle
Hikâyeler
Menkîbeler
Osman Ünlü
Silsile aliyye
HuzuraDogru.Tv
Sûreler Ve Dûalar
Internet Radyonuz
Kıyâmet Alâmetleri
Muhammed Aleyhisselamın Hayatı
=> Mübarek Nuru
=> Dünyaya Teşrifleri
=> Mübarek Emanet
=> Gençliği ve Evlenmesi
=> Biseti ve Daveti
=> İlk Müslümanlar
=> Habeşistana Hicret
=> Habeşistana İkinci Hicret
=> Hüzün Yılları
=> Miraç Mucizesi
=> Hicret
=> Medine-i Münevvere Devri
=> Bedir Gazası
=> Hazret-i Fatıma'nın Evlenmesi
=> Beni Nadir Yahudileri
=> Fatıma Binti Esed'in Vefatı
=> Reci Vakası
=> Beni Mustalik Gazası
=> Beni Kureyza Yahudileri
=> Hudeybiye Sulhnamesi
=> Davet Mektupları
=> Hayberin Fethi
=> Umret-ül Gaza Seferi
=> Mute Gazası
=> Mekke'nin Fethi
=> Huneyn Gazası
=> Tebük Seferi
=> Veda Haccı
=> Vefatı
=> Hilye-i Saadet
=> Âlemlerin Rahmeti
=> Bazı Mucizeleri
Esma-i Hüsnâ (Anlamlari)
Esma-i Hüsnâ (Faydalari)
Yazar Ömer Çetin Engin
♦♦►Eğlence
Tavsiyeler
Kare Bulmaca
Serbest Yazılar
Enteresan Bilgiler
Biliyor Musunuz ??
Eğitici Oyunlar(Fransizca)
♦♦►Diğerleri
Sesli Tiyatro
İllerimiz
Sitemap
 

.

Beni Kureyza Yahudileri

 
  Yahudilerin ihaneti
  Üç kişi iman etti
  Titredi Arş-ı a’la
  Resulullah taşıdı




Yahudilerin ihaneti

Hendek harbinden sonra, Server-i âlem yine,
Hazret-i Aişe’nin teşrif etti evine.

Zırh ve silahlarını, çıkardı üzerinden.
Vücudu tozlanmıştı, bir banyo aldı hemen.

O sırada Cebrail, Dıhye’nin suretinde,
Geliverdi zırhı ve silahı üzerinde.

Dedi: (Ya Resulallah, siz, Beni Kureyza'nın,
Üstüne yürüyün ki, bu, emridir Allah’ın.)

Kâinatın sultanı, Bilal-i Habeşi’ye,
Emretti: (Bu haberi, herkese söyle!) diye.

Kendisi de giyinip, silahıyle zırhını,
Miğferini geçirip, kuşandı kılıcını.

Geldi at üzerinde Eshabın arasına.
Teslim etti sancağı, Allah’ın arslanına.

Ve gönderdi ileri, öncü kuvvet olarak,
İbni Ümmü Mektum’u, şehirde bırakarak,

Tekbir sedalarıyla çıktılar Medine’den.
Gammaroğulları’yla karşılaştılar hemen.

Silahlanmış, Resulü beklerdi o kimseler.
(Size kim haber verdi?) diye sordu o Server.

Dediler ki: (Dıhye-i Kelbi geldi az önce.
Biz de ondan öğrendik bu haberi böylece.)

Buyurdu ki: (O kişi, Cibril-i emin idi.
Ve Beni Kureyza'ya emirle gönderildi.

Onların kalesini kuvvetlice sarsacak.
Böylece kalplerine, büyük korku salacak.)

Velhasıl o kaleye varıncaya kadar tam,
Artıp, üçbin kişiyi buldu Eshab-ı kiram.

Gitti hazret-i Ali sancak ile en önde.
Ve dikti sancağını, o kalenin önünde.

Resulullah, oraya varınca en nihayet,
Önce o kâfirleri İslam’a etti davet.

Yahudiler, daveti kabul eylemediler.
İkinci teklifini yaptı Resul bu sefer.

Buyurdu: (Öyle ise, Allah’ın Resulünün,
Emri ile, kaleden inin ve teslim olun!)

Onlar, bu emri dahi reddedince, bu sefer,
Sahabe-i kirama nazar etti o Server.

Sa'd hazretlerini görüp verdi şu emri:
(Ya Sa'd, oka tutun siz şu yahudileri!)

O ve diğer okçular, Resulün emri ile,
Fırlattılar okları, tekbir sedalariyle.

Onlar da buna karşı, ok ile taş attılar.
Bu hareketleriyle savaşı başlattılar.

Lakin korkularından, açıp da kapıları,
Hiç çıkamıyorlardı o kaleden dışarı.

Hain olduklarından, korkuyorlardı böyle.
Zira hain ve zalim, korkak olur haliyle.

Onlar, Resulullaha iman getirmediler.
Yalnız hasetlerinden, Onu inkâr ettiler.

Yine Hendek harbinde, haince davranarak,
Yapılan andlaşmayı, tek taraflı bozarak,

Kureyş kâfirleriyle anlaştılar gizlice.
Resulü, güç durumda bıraktılar böylece.
 


Üç kişi iman etti

Muhasara halinde devam ediyordu harp.
Kuş uçurtmuyorlardı kaleden şanlı Eshap.

Ve lakin münafıklar, o kaleye, bir gece,
Gizliden şu haberi gönderdiler hemence:

Dediler ki: (Sakın ha, hiç teslim olmayınız!
Harbe devam edin ki, arkanızda biz varız.

Sizi çıkarırlarsa Medine’den eğer ki,
Biz dahi sizin ile geliriz elbette ki.

Dayanın biraz daha asla teslim olmadan.
Size yardım etmeye biz hazırız her zaman.)

Bu takviye vaadini alınca yahudiler,
Müdafaaya, azimle yine devam ettiler.

Lakin çok uzayınca muhasara müddeti,
Tükendi onların da artık mukavemeti.

Münafıklardan dahi, bir yardım gelmeyince,
Ümitleri kesilip, korktular binnetice.

Çaresizlik içinde kalan o yahudiler,
Hemen Resulullaha bir elçi gönderdiler.

Elçi huzura gelip, dedi ki: (Ya Muhammed!
Nadiroğullarına gösterdiniz merhamet.

Onlar gibi, bize de bir merhamet gösterin.
Bizleri öldürüp de kanımızı dökmeyin.

Bilcümle mallarımız, bütün silahlarımız,
Sizin olsun, yeter ki bağışlansın canımız.

Çoluk çocuğu ile birlikte her aile,
Çıkıp gitsin buradan, bir yük de erzak ile.)

Cevaben buyurdu ki ona Resul-i ekrem:
(Hayır, bu teklifini asla kabul edemem.)

Dedi: (Mal götürmekten vazgeçtik öyle ise,
Malsız çıkıp gidelim, müsaade eyle bize.)

Buyurdu: (Hayır asla, hiçbir kayıt ve şartsız,
Hükmüme boyun eğip, teslim olacaksınız.)


Elçi, perişan halde oradan ayrılarak,
Gitti yahudilere, gayet üzgün olarak.

Bu haberi işiten o yahudiler ise,
Düştüler çok büyük bir üzüntü ve yeise.

Liderlerinden olan, Ka'b bin Eşref, o ara,
İnsafa yönelerek şöyle dedi onlara:

(Ey kavmim, benim size üç teklifim olacak.
Birisini seçmekte, serbestsiniz siz ancak.

Birincisi, geliniz hep Müslüman olalım.
Böylece boynumuzu kılıçtan kurtaralım.

Zira biliyoruz ki hak Peygamberdir o zat.
Kitaplarımızda da okuduk bunu bizzat.

Yine biz, bile bile Peygamber olduğunu,
Yalnız hasedimizden, inkâra kalktık onu.)

Bu kabul görmeyince, dedi ki: (Öyle ise,
İkinci teklifimi yapıyorum ben size.

Kılıçları sıyırıp, çıkalım bu kaleden.
Savaşalım onlarla, hiç vakit geçirmeden.)

Dediler: (Cumartesi gecesidir bu gece.
Bu gece çarpışmayız dinimiz gereğince.)

İçlerinden üç kişi, imana kavuşarak,
Çıkıp, mücahidlere katıldılar koşarak.




Titredi Arş-ı a’la

Yahudiler bir süre yaptılar istişare.
Teslim olmaktan başka, bulunmadı bir çare.

Hemen Resulullaha bir heyet yolladılar.
Ve teslim bayrağını çekip teslim oldular.

Gelen heyet dedi ki: (Bizim hakkımızda, siz,
Hüküm vermesi için, hakem tayin ediniz.)

Peygamber efendimiz, buyurdu ki o zaman:
(Siz istediğinizi seçiniz Eshabımdan.)

Onlar, Resulullaha ettiler ki şöyle arz:
(Öyleyse hakemliği yapsın Sa'd bin Muaz.)

Bu zat, yaralanmıştı Hendek günü bir ara.
Hatta ok girmiş idi, hem de atar damara.

Şehid olacağını anlayıp kendi dahi,
Ellerini kaldırıp, demişti ki: (İlahi!

Bu savaş sürecekse, ömür ver bana yine.
Cenkte siper edeyim, kendimi Habibine.

Yok, ama bitecekse yakında bu harp eğer,
Şehidlik rütbesini eyle bana müyesser.

Şu Beni Kureyza’nın akıbetini dahi,
Göstermeden, ruhumu kabzetme ya ilahi!)

Velhasıl mücahidler, hemen Sa'da gittiler.
Sedye ile, Resulün yanına getirdiler.

Buyurdu ki: (Ya Sa'd, hakemsin, ver emrini.
Biz dahi ona göre yapalım gereğini.)

Dedi: (Ya Resulallah, akıl ve baliğ olan,
Bütün erkeklerinin, vurulsun boynu şu an.

Kadın ve çocukların, hepsi esir alınsın.
Malları, Müslümanlar arasında dağılsın.)

Haklarında bu hükmü verince İbni Muaz,
Allah’ın Resulü de eyledi aynen infaz.

Buyurdu ki: (Ya Sa'd, verdin ki öyle karar,
Allah ve Resulü de, bundan razı oldular.)

O günden sonra tekrar, ağırlaştı yarası.
Nihayet şehid oldu çok geçmeden arası.

Ağladı cümle Eshab, onun şehadetine.
Hatta yetmişbin melek indi cenazesine.

Ve mübarek mezarı kazılırken bu defa,
İçinden misk kokusu yayıldı her tarafa.

Peygamber efendimiz, ona üzüldüğünden,
Ağlayıp, yaşlar aktı mübarek gözlerinden.

Buyurdu ki: (Sa'ddan, razıdır Hak teâlâ.
Onun şehadetiyle, titredi Arş-ı a’la.)




Resulullah taşıdı

Sa'd ibni Muaz’ın yahudiler hakkında,
Kararı, makbul oldu Hak teâlâ katında.

Ve hemen çadırına götürüldü oradan.
Yarası, birdenbire ağırlaştı sonradan.

Peygamber efendimiz, geldi ziyaretine.
Kucaklayıp, duada bulundu kendisine.

El açıp buyurdu ki: (Ya Rabbi, kulun Sa'd,
Sırf senin rızan için düşmanla etti cihad.

O, senin Resulünü sevdi ve etti iman.
Sen de, ona şu vakit kolaylık eyle ihsan.)

Sa'd, fısıltı ile dedi: (Ya Resulallah!
Malım, canım, herşeyim fedadır sana vallah.

Şehadet ederim ki, sen Hakkın Resulüsün.
Ve bir kimse yoktur ki, olsun o senden üstün.)

Peşinden hastalığı ağırlaştı o gece.
O gün, başka bir eve götürüldü hemence.

Bir iki saat sonra, Cibril aleyhisselam,
Resulün huzuruna geldi ve verdi selam.

Dedi ki: (Vefat eden, Eshabdan kim ki acep,
Melekler birbirine onu müjdeliyor hep.)

Resulullah, Cibril'den duyunca bunu derhal,
Sa'dın hastalığını, Eshabdan etti sual.

Onlar, Resulullaha ettiler ki şöyle arz:
(Filan evde, çok ağır hastadır İbni Muaz.)

Resulullah, Eshabdan birkaçını aldı ve,
Gitti İbni Muaz’ın bulunduğu o eve.

Hızlı gittiklerinden, yoruldu Eshab biraz.
Bunu, Resulullaha eyleyince sonra arz,

Buyurdu: (Hanzala'nın namazında, melekler,
Nasıl ki bizden önce bulundularsa eğer,

Sa'dın namazında da, vaki olur öylece.
Yetişemeyeceğiz onlardan daha önce.)


Nihayet Resulullah, vardı Sa'dın yanına.
Gördü ki, İbni Muaz kavuşmuş Allah’ına.

Başucunda oturup, buyurdu ki: (Ya Sa'd!
Rabbimiz versin sana, en hayırlı mükafat.

Sen, elbet reislerin en iyileri idin.
Sen, Allah’a söz verip, tam yerine getirdin.

Allahü teâlâ da, sana vaadlerini,
Verecektir elbette, o sonsuz nimetini.)

Onun vefatı ile, Resulullah ve Eshap,
Göz yaşıyle ağlayıp, duydular çok ızdırap.

Gelmişti cümle Eshab, onun cenazesine.
Namazını, o Server kıldırdı onun yine.

Hatta cenazesini, yine Fahr-i kâinat,
Eshabiyle birlikte taşıdı kendi bizzat.

Eshab arz ettiler ki: (Ya Resulallah, şu an,
Bir cenaze görmedik böyle kolay taşınan.)

Buyurdu: (Ey Eshabım, onu taşımak için,
Melekler indi gökten, sayıları yetmiş bin.)

Cenazesi, kabrine indirilirken de hem,
Mezarının başında oturdu Fahr-i âlem.

Mübarek sakalını tutarak çok üzüldü.
Ağlayıp, gözlerinden gözyaşları süzüldü.
 


 
Bu websitesinin sahibi "Top liste" ekstrasını daha aktive etmemiş!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol